Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yerli otomobil ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bilindiği gibi yıllardır merakla beklediğimiz Filyos Projesi 2. Abdülhamid dönemine dayandığını biliyorduk. Yine Abdülhamid ve bu sefer yerli otomobil.
Yerli otomobilin prototipinin kamuflajlı görüntüsünü kamuoyuyla paylaşan Bakan Işık, 3 prototip üretildiğini, Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yerli otomobil ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bilindiği gibi yıllardır merakla beklediğimiz Filyos Projesi 2. Abdülhamit dönemine dayandığını biliyorduk. Yine Abdülhamit ve bu sefer yerli otomobil.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "İnşallah 2016'da her türlü mevsim, iklim ve arazi şartında deneyeceğimiz 30-40 tane araç üretmeyi hedefliyoruz. 2020'den önce de 2019 sonuna kadar da Türkiye'de bunun seri üretimini başlatmayı hedefliyoruz"
"Macera 2. Abdülhamid'e Kadar Uzanıyor"
Işık, Türkiye'nin yerli otomobil macerası ve arzusunun aslında Cumhuriyet öncesine dayandığını belirterek, bugünkü global firmalardan birinin 2. Abdülhamid'e bir araç hediye etmek istediğini, 2. Abdülhamid'in kibarca bu teklifi geri çevirdiğini anlattı.
Işık, 2. Abdülhamid'in 1894 yılında Eskişehir'deki TÜLOMSAŞ tesislerinde yerli aracın yapılmasıyla ilgili talimat verdiğini dile getirerek, ancak Osmanlı Devleti'nin o dönemde girdiği süreçte bunun hayata geçmediğini belirtti.
1961 yılındaki "Devrim" otomobili projesinde de çok kısıtlı imkânlar, zor şartlar ve çok kısıtlı bir sürede 4 Devrim otomobili ve 10 tane de yerli motor yapıldığını hatırlattı.
Işık, o dönemin siyasi iradesinin bu projeye sahip çıkmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"Söz konusu dönemde Güney Kore'nin de henüz bir otomobil markası yok. Keşke Türkiye o dönemde o projeye sahip çıksaydı. Bizim tarihimizde maalesef iç çekişmelerin nelere mal olduğuyla ilgili çok örnek var. Otomobil hikayesi de bunlardan bir tanesi. Güney Kore'nin yaklaşımını o dönemde Türkiye benimsemiş olsaydı, belki Türkiye dünya çapında birkaç global markaya sahipti. Güney Kore dünyanın en ucunda, dünyanın bir ucundan Avrupa'ya, Amerika'ya, Türkiye'ye mal satıyor. Biz dünyanın tam ortasındayız. Hani Napolyon diyor ya, 'Eğer dünya sadece bir tek ülkeden müteşekkil olsaydı, hiç kuşkusuz başkenti İstanbul olurdu' diyor. Bu ne demek, dünyanın merkezindeyiz biz. Böyle jeostratejik konuma sahip bir ülke eğer o işe sahip çıksaydı, bugün dünya çapında belki bir değil, birkaç tane markamız olabilirdi. O dönemde maalesef yine iç çekişmeler, siyasi iktidarın buna sahip çıkmaması ki o dönemin iktidarının kim olduğunu vatandaşlarımız biliyor. Bugün bizi çok fazla eleştirenlerin anlayışı o dönemde iktidardaydı. O dönemde tren kaçtı."
"Projeye TÜBİTAK Öncülük Yapacak"
Bakan Işık, yapılacakların TÜBİTAK öncülüğünde mi geliştirileceğinin sorulması üzerine, "Şu anda öncülük bizde. Bu özel sektörün tek başına altından kalkabileceği bir yük değil. Bugün, global otomobil firmalarının Ar-Ge'sinde çalışan personel sayısı, bizim TÜBİTAK'da çalışan personelden daha fazla. Böyle bir dünyada 'Özel sektör sen bunun Ar-Ge'sini de kendin yap' demek çok reel değil. Bu noktada TÜBİTAK öncülük yapacak. Devlet olarak biz de Ar-Ge'ye her türlü desteği vereceğiz. Bizzat kendimiz de işin içerisinde olacağız ama seri üretim noktasında hedefimiz özel sektörün bu işe öncülük, liderlik yapması. Seri üretimi özel sektörün yapması" değerlendirmesinde bulundu.
Yerli otomobilin fikri mülkiyet haklarının sorulması üzerine Işık, bunların hepsinin "babayiğit"le konuşulacağını söyledi. Işık, bu noktada devletin yaptığı bütün çalışmaların karşılığında ileride ortaya çıkacak gelirden bir pay almak isteyeceğini belirterek, "Biz bu olaya sadece bir üretim olarak bakmıyoruz. Bu Türkiye'nin en önemli teknoloji geliştirme platformlarından birisidir. Otomobil teknolojileri de pek çok teknolojiyi tetikleyen bir alandır. Türkiye bu alanda var olmak istiyorsa, buraya olan ilgisini azaltmamalıdır. Burada sürdürülebilir bir teknoloji geliştirilmesi için de ticarileşme önemli. Biz bunun yerli otomobil kavramını çok önemsiyoruz. Çünkü teknoloji geliştirme platformunuzu sürdürülebilir şekilde dizayn edip yürütmezseniz o zaman teknoloji gelişiminde çok geri kalırsınız" diye konuştu.
Bu noktada batarya teknolojisini örnek veren Işık, bunun her gün güncellenmesi gerektiğini, dünyada buradaki maliyetlerin her geçen gün azaldığını, bunun yolunun da ticarileşmekten geçtiğini kaydetti.
Işık, projenin enerji ithalatına da olumlu etki yapacağını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şu anda ortalama bir araç 100 kilometrede 6 litre yakıt tüketirken, burada rakam 2 litre seviyelerine düşecek. Bu her ailenin bütçesine ciddi bir katkı sağlayacak. Minimum yüzde 40 diye bakıyoruz. Hem de Türkiye'nin daha az petrol ithalatı yapması. Çok daha önemli bir sonucu emisyon değerleri, çevre faktörü. Sizin 100 kilometrede 6 litre fosil yakıt tükettiğinizde ortaya salınan gazları düşünün, bir de 2 litreyi düşünün. Hele hele şehir içerisinde araçların çok büyük bir kısmı hiç fosil yakıta geçmeyecek, tamamen elektrikle devam edecek.
Şu anda London Taksi, New York Taksi çalışmalarının bir benzeri gibi İstanbul Taksi olacak. İstanbul'da belli bir süre sonra fosil yakıtlı araçların, ticari taksi olarak kullanılmasına belki sınırlama getirmek durumunda olacağız. Orada tamamen elektrikli araç veya İngiltere'nin yaptığı gibi 100 kilometrede emisyon değerini belirleyip ona göre bir teknolojiye müsaade edeceğiz. Emisyon bizim açımızdan çok önemli. Buna da çok çok olumlu katkı yapacak bir proje. Her açıdan baktığınızda yerli otomobil Türkiye için son derece önemli."
Işık, proje ile küresel otomobil şirketleriyle yeni bir alanda mı rekabet etmenin hedeflendiğinin sorulması üzerine, küresel firmaların ciddi bir pazar payına sahip olduğu için pazardaki ani değişime müsaade etmediğini, bunun da kendilerine bir fırsat penceresi sunduğunu söyledi.
Mekanik aksamda Türkiye'nin zaten rekabet avantajına sahip olduğuna işaret eden Işık, "Burada gelişen alanlar batarya teknolojisi, yazılım, donanım, elektrikli motor. Bu alanlarda Türkiye'nin bir birikimi, rekabet etme imkanı var. Bu yeni bir alan ve biz bu alanda daha önce olduğu gibi fırsatları heba etmezsek rekabet gücümüz olan bir alana girmiş olacağız. Burada Türkiye'nin kendi iç pazarı var, bu en önemli avantajlarımızdan biri. İkinci olarak uçakla 3 saatlik mesafede 1,5 milyar kişiye ulaşan bir merkez konumundayız. Bir de bizim gerçekten yaratıcı bir insan gücümüz var. Eğer biz bunu iyi organize edebilirsek, dünya devleri ile çok rahatlıkla rekabet ederiz" değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Işık, üretim yerine de "babayiğit"in ortaya çıkmasının ardından birlikte karar verileceğini, hatta onun tercihine bırakılacağını dile getirdi. Işık, tüm Ar-Ge'nin şu anda Gebze'deki TÜBİTAK tesislerinde başladığını hatırlattı.
Kaynak: Haber Merkezi
Haber Okunma Sayısı :
2213